‘kapılar sizin kibiriniz bende olmayacak, yeryüzü üstünde adımlarımın sesini sonsuzlukların tecavüzüne tercih ediyorum..’ – antonin artaud

“hayır, intihar daha bir varsayımdır.. bütün gerçeklikten olduğu gibi intihardan da şüphe etmek hakkına sahip olduğumu öne sürüyorum.. şu anda ve yeni bir emre kadar korkunç bir biçimde şüphe etmek gerekiyor, yalnızca varoluşumun kendisinden değil- bunu herkes yapabilir- ama şeylerin, eylemlerin, gerçekliğin içsel sarsılmasından ve derin duyarlığından da.. düşünen ve sanki meteorik bir ipin duyarlılığıyla bağlı olmadığım hiçbir şeye inanmıyorum, oysa biraz fazla eksikliği içindeyim eylem halinde meteorların.. her insanın kurulmuş ve duyan varoluşu beni rahatsız ediyor, ve her çeşit gerçeklikten yürek vererek tiksiniyorum.. intihar yalnızca iyi düşünen insanların masalsı uzak bir fethidir, ama intihar durumunun kendisi benim için anlaşılmaz bir şeydir.. sinirleri zayıf olan birinin intiharının hiçbir gösteri değeri yoktur, ama bu, intiharını, maddesel koşulları, tansıklı devinime geçiş dakikasını iyi belirlemiş olan birin ruh halidir.. şeylerin ne olduğunu bilmiyorum, hiçbir çeşit insanın durumunu bilmiyorum, dünyaya ait hiçbir şey benim için, bende dönmüyor.. korkunç bir biçimde yaşamdan acı çekiyorum.. erişebileceğim hiçbir durum yok.. ve pek şüphesiz ki çoktan beri öldüm, daha önce intihar ettim.. yani intihar ettirildim demek istiyorum.. ama önce olan bir intihara ne dersiniz, bizi geriye döndüren bir intihara, geriye ama varoluşun öteki yanına, ölümün yanına değil.. bir tek böylesinin benim için değeri olur.. ölümün hevesini duymuyorum, olmamanın hevesini duyuyorum, hiçbir zaman düşmemiş olmanın bu budalalıklar, el çekmeler, vazgeçmeler ve kalın rastlantılar çukuruna – antonin artaud’nun benliği olan, ondan çok daha güçsüz.. bu gezgin sakatın benliği, ve kendisinin bile ve çoktan beri üstüne tükürmüş olduğu gölgesini arada sırada ileri süren, bu koltuk değnekli benlik, ve sürünen, bu güçlü benlik, olanaksız olan, ama yine de kendini gerçekliğin içinde bulan.. hiç kimse onun gibi kendi güçsüzlüğünü duymamıştır, insanlığın başlıca, özsel güçsüzlüğü olan.. yıkmak, var olmamak güçsüzlüğü..”

ANTONIN ARTAUD..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

“insan yüzü boş bir güçtür, bir ölüm alanıdır..

hiçbir zaman gövdesine uygun düşmemiş, gövdeden ayrı bir şey diye işe başlamış bir biçimin devrimci isteğidir..

bundandır ki hâlâ şu saatte insan yüzünün çizgilerini olduğu gibi vermekte direnen bir ressama akademiktir diye kızmak saçmadır.. çünkü oldukları gibi bu çizgiler gösterdikleri ve belirttikleri biçimi daha bulamamışlardır – ve onun ilk taslağını çizmekten öte, sabahtan akşama kadar ve on bin düş arasında, hiç yorulmayan bir tutkusal titreşmenin eritme kabında gibi onu dövüp durmaktadırlar..

bu demektir ki insan yüzü daha doğru yüzünü bulmamıştır ve ressamın onu ona vermesi gerekmektedir.. ama bu demektir ki olduğu insan yüzü hâlâ kendini aramaktadır iki göz, bir burun, bir dudak ve iki kulak çukuruyla ki gözlerin çukurlarına uygun düşmektedir, yakın ölümün mahzenin dört deliği gibi..

insan yüzü bir çeşit sürekli ölüm taşımaktadır yüzünde

ressamın onu kurtarması gereken

kendi öz çizgilerini geri vererek..

çünkü bin yıldır ki insan yüzü konuşur ve soluk alır..

sanki daha ne olduğunu ve ne bildiğini söylemeye başlamamış gibi bir duyguya kapılıyoruz..

ve ben, ‘holbein’dan ‘ingres’e kadar sanat tarihinde bu insan yüzünü konuşturmayı başarmış bir ressam tanımıyorum.. ‘holbein’ ya da ‘ingres’in portreleri kalın duvarlıdır, göz kapaklarının tonoz kemerlerinin altına dayanan, ya da kulakların iki duvar deliğinin silindir biçimindeki tüneline giren eski ölümcül mimari konusunda hiçbir şey açıklamamaktadır..

bir tek ‘van gogh’ çıkarmasını bilmiştir bir insan kafasından, dağılmış bir kalbin atışının patlayıcı füzesi olan bir portreyi..

kendi kalbinin..”

ANTONIN ARTAUD..

‘SUÇ ORTAKLARI VE İŞKENCELER..’ , ANTONIN ARTAUD, Çeviri : AHMET SOYSAL, NİSAN Yayınları, 128 Sayfa, Ocak 1992..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Comments are closed.