Sözcükler bumerang gibi
Döner yaralarsa seni
Ağzın dilin gereksiz
SUSARSIN……
GÜLTEN AKIN
Yaşamak öyle güzel öyle derin
Bir dostun sıcacık merhabasında
Yürekten gülüşünde
Yaşamak güzel şey
Ellerin sevdiğinin ellerinde
Gözlerinde sevgi dolu bakışlar……
GÜLTEN AKIN
23 Ocak 1933’da Yozgat’ta doğdu. Ortaöğrenimini Ankara Kız Lisesi’nde tamamladı(1951). Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi (1955). Eşinin kaymakamlık görevi dolayısıyla Gevaş, Alucra, Gerze, Saray, Kahramanmaraş’ta avukatlık ve yardımcı öğretmenlik yaptı (1959-1973). Türk Dil Kurumu’nda dil uzmanı olarak çalıştı, ayrıca Kültür Bakanlığı Yayın Danışma Kurulu üyeliği yaptı.
“Gerek bireyi gerekse toplumsalı dile getirirken, dizelerinde her bir sözcüğün yaslandığı arka planda, halk şiirinin olanaklarını soluk kesen çağdaş bir duyarlılıkla kullanan, kadını insan kılan, insanı insan kılan bir ustalıkla örüyor şiirini Gülten Akın.”
ESERLERİ :
Rüzgâr Saati (1956)
Kestim Kara Saçlarımı (1960)
Sığda (1964)
Kırmızı Karanfil (1971)
Maraş’ın ve Ökkeş’in Destanı (1972)
Ağıtlar ve Türküler (1976)
Seyran Destanı (1979)
Seyran (ilk yedi şiir kitabı, 1979)
İlahiler (1983)
Sevda Kalıcıdır (1991)
Seyran (Toplu Şiirler, 1992)
Sonra İşte Yaşlandım (1995)
Toplu Şiirler 1956-1991 (1996)
Sessiz Arka Bahçeler (1998)
Gülten Akın Toplu Şiirler II (2000)
Uzak Bir Kıyıda (2003)
Sevdiğim Yaz Geldi Yine (2003)
‘Saçlarımı hep kestim
Tutacak kadar kalmasın dedim
Çünkü bir başkaldırma ancak
Saçlarından tutulur……’
TURGUT UYAR
JEAN SEBERG
(13 Kasım 1938- 8 Eylül 1979)
Jean Seberg Iowa Marshalltown’da doğdu. Kendisini keşfeden Otto Preminger, ilk iki filminin yönetmenliğini yaptı. İlk filmi 1957 yılında George Bernard Shaw’ın eseri olan Saint Joan’dan derlenen bir filmdir. Bu filmden sonra ona Saint Jean denilmeye başlanmıştır.
İlk evliliğini yönetmen Francois Moreuill ile yaptı. 1962 yılında kendisinden 24 yaş büyük Romain Gary ile evlendi. Gary’nin yönettiği Peru’daki Kuşlar ve Öldür adlı filmlerde rol aldı. Ancak 1969 yılların sonlarına doğru Meksikalı yazar Carlos Fuentes ile yaşadığı ilişki ile Romain Gary ile evliliğini sonlandırdı.
Giyisileri ve kısacık saçlarıyla Seberg’i sadece günün modacıları değil, FBI dedektiflerinden J.Edgar Hoover de takip ediyordu. Fransız sinemasının Amerikalı aktristi Kara Panterler’e açıktan destek veriyordu. Carlos Fuentes ile olan birlikteliğinden hamile kaldığını bilen FBI, doğacak bebeğin babasının bir zenci olduğu söylentisini yayarak, Kara Panterler’e verdiği desteği önlemek istedi. Yaşadığı bunalım nedeniyle erken doğum yaptı. Bir basın toplantısında bebeğin beyaz ve cansız bedenini gazetecilere göstererek dedikodulara son verdi.
Yaşadığı bunalımlı günlerden sonra depresyona giren Seberg film çevirmeye devam etti.Fakat sık sık intihar teşebbüslerinde bulunuyordu. En son 1978 yılında Paris metrosunda bir trenin altına atlamaya çalıştı. Bir hafta ortadan kaybolduktan sonra 8 Eylül 1979’da Paris’in dışında bir yerde arabasında ölü bulundu. Yanında boşalmış bir kutu uyku ilacı ve bir intihar notu vardı. Ölümüyle FBI’ın bağlantısının olup olmaması hep tartışmalı oldu. Montparnasse Mezarlığına gömüldü.
‘……SENİ SEVDİM , SENİ BİRDENBİRE DEĞİL
USUL USUL SEVDİM
UYANDIM BİR SABAH GİBİ
DEĞİL ÖYLE DEĞİL
NASIL YÜRÜR ÖZSU DAL UÇLARINA
VE GÜNIŞIĞI SİSLERDEN
DÜŞSEL OVALARA
SENİ SEVDİM
ARTIK TEK MÜMKÜNÜM SENSİN……..’
GÜLTEN AKIN
Irréversible (Dönüş Yok) – GASPAR NOE
…geriye dönüş yoktur; zaman her şeyi mahveder.
çünkü bazı şeyler onarılamaz…
çünkü insan bir hayvandır…
çünkü intikam isteği, doğal bir dürtüdür…
çünkü çoğu suç cezalandırılmaz…
çünkü sevilen birini kaybetmek, insanı yıldırım çarpmış gibi mahveder…
çünkü aşk, yaşamın pınarıdır…”
NANA : – Her insan doğruyu bulmaya çalışmalı. Biri bana şöyle demişti : ‘herşey de bir doğru vardır , hatalar da bile.’
FİLOZOF : – Bu doğru , Fransa 17. yüzyılda bu gerçeği göremedi. Onlar insanların hatalardan kaçınabileceklerini düşündüler ve dahası , insanların doğru yolu kolayca bulabileceklerini sandılar. Bu mümkün değildir. Buna karşılık , Kant , Hegel ve Alman Felsefesi ise bizlere doğruya ulaşmanın tek yolunun hatalardan geçtiğini gösterdi.
NANA : – Aşk hakkında ne düşünüyorsunuz ?
FİLOZOF : – Onun da üstesinden gelinmeli. Leibnitz , hayattaki anlamlı rastlantılara dikkat çekti. Ne de olsa hayat kimi zaman tesadüfi , kimi zamansa zaruri gerçeklerin bir bileşkesidir. Alman Felsefesi ise bize şunu gösterdi : hayatta her insan hatalarıyla yaşar. Önemli olan bunlarla baş edebilmektir.
NANA : -Aşkın hayatın tek gerçeği olması gerekmiyor mu ?
FİLOZOF : -Bunun için , aşkın hep aynı gerçeği işaret etmesi gerekir. Bugüne kadar hiç aşık olduğu şeyin ne olduğunu bilen birine rastladın mı ? Hayır. Yirmili yaşlarında bunu bilemezsin. Yaptığın tek şey keyfi seçimlerde bulunmaktır. ‘Seviyorum’ kelimesi çoğu zaman fütursuzca sarf edilir. Neyi sevdiğinden emin olmak için ihtiyacın olan şey ise , olgunluktur. Doğruyu aramak , işte yaşamın gerçeği budur. Ve aşk eğer gerçekse ancak o zaman bir çözüm olur.
HAYATINI YAŞAMAK (VIVRE SA VIE) – JEAN-LUC GODARD
Herşeye bir anlam atfedilmemeli , anlam atfedilen şey ağırlaşıyor , dibe çöküyor. Ağırlık bağlanan bir cismin suda batışı gibi……
BONNIE PRINCE BILLY
BENİM İÇİN IRMAKLARCA AĞLAYASIN………………(Z.)