Archive for the ‘Yazar : ‘Umut’’ Category

SEVDALI RAKI -1-

Bir hafta içiydi, sanırım günlerden çarşamba ya da perşembe. Çıkasım geldi kadıköye. Her zaman içtiğimiz bara salına salına giderken, sokağa taşmış masalardan birine yöneldim. Tentenin altında karanlıkta kalmış 2 sandalyeli yalnız bir masa. Nedendir bilinmez oturdum, bekleyenler olmasına rağmen. Oturdum biramı söyledim, bide canım çerez çekti, fıstık sadece. Biram geldi, ilk yudumu aldım.. masada gıcık olduğum o kendinden başka bir şeye   hayrı olmayan, sadece gözleri biraz aydınlatan ve benim de gözlerimi rahatsız eden o küçük mum. Sakin bir üfleyiş ile söndürdüm, rahatladım.
Sigaramı yaktım, nefes çektim, garson geldi mumu yaktı. Sinir bir vaziyet. Tam üfleyeceğim yine, karşı masada onunla göz göze geldim. 1-2 saniyelik bakışlar güzeldir, yine üfledim muma kendimi karanlığa gömdüm. İnsan bazen görülmeyip görmek ister, benimkisi de öyle bir şeydi  işte. Dedim ya tentenin altındaydı masa, nedendir bilinmez birisinin tenteyi açası geldi. Açılan tentenin üstünden mumdan da beter bir ışık süzmesi geldi yüzümü tokatladı. Öyle mal mal ne yapacağımı düşünürken, yine onunla göz göze geldim. BU sefer diğer arkadaşı da bakıyordu fısıldayarak. Dedim ya göz göze gelmek güzeldir hele bir de arkadaşı ile fısıldaşıyorlarsa… Neden sonra tentenin üstündeki ışık soldu ve bitti ve ben yine rahattım İkinci biramı yarılamıştım ki karşı barın hafifçe aydınlattığı masama bir gölge düştü. İsteksiz kafamı kaldırdım gülen bir yüz elinde rakısı ile karşımda duruyor. BU göz göze gelmenin güzelliğinden daha başka bir şeydi. O oturdu masama gülümseyip kendini davet ettirerek. Rakısından bir keyif aldı, kibritini çakıp mumu yaktı. Hani o kendinden başka bir şeye  hayrı olmayan, gözleri aydınlatan mum ilk defa bana bu kadar cömert davranmıştı. Bilirsiniz o mumun ışığı rüzgardan hafif hafif sallanır ya işte o salıntı O’nun gözlerinde dans eder gibiydi, ışıl ışıl.
10-15 dakikalık sohbet sonrasında ben öyle dalmış gözlerine bakarken, bana dedi ki Öyle Sevdalı Durma Rakı Doldur. Rakı doldurmak istedim tabi ama ben ne zaman dışarıda rakı içsem sarhoş olurum. Derken arkadaşlarının o gereksiz seslenmesi ile sohbetimiz son bulmak üzereydi ve tam kalkacakken, ben gitme diyemedim, O gitti masasına. Mumu söndürdüm. Neyse uzatmayayım, bir süre daha oturduk o karşıda ben onun karşı masasında. Hesabını aldı, kalkarken el salladı, ben arkasından bakarken birden döndü arkadaşlarına baktı ben ona baktım, ben arkadaşlarına baktım, onlar bana baktı. O geldi yanıma gülümsedi yine gözleri ışıl ışıl.Yarın dedi.Yarın akşam burada olacağım.Ve bir dal sigara bıraktı masama.
Sanırım 7 yada 9 dakika daha oturdum, biramın dibindeki son yudumu aldım kalkıp salına salına yürüdüm yolumun devamına. O hep içtiğimiz mekana girdim, bara oturdum. Bardaki arkadaşım ‘umut 50’lik mi’ diye sorunca birden duraksadım ve dedim ki ‘bana bir rakı doldur ama sevdalı olsun.’ O tek dal sigarayı da yaktım sevdalı rakımın yanına derin bir nefes çektim yarına dair.

Sonra ne oldu biliyor musunuz?

Sarhoş oldum.

‘UMUT’

AYRILIĞA İSYAN

Sevdan taşıyacaksa sonsuza dek seni
ayrılığın hırçın haykırışlarına karşı.
Göğüs gerecekse meydanlardaki haklı çığlıklar gibi
iki yüzlülere, bencillere, tek güç olma sevdalılarına
Ve yalnız kalmayacaksan bu kavgada
Koşacaksın güneşi avuçlayanların yanına.
Ama bil ki güneşin ısısını içinde hissedenler bekler geride
Düşlemek istemiyor seni
acı kokan, ışıksız, haklı çığlıkların boğulduğu, umutların askılarda sallandığı
soğuk, kahpe dört duvar arasında.
Beklemek istemiyor bir sonraki görüş gününü,
bayramları, yılbaşıları.
Ve beklemek istemiyor her kiraz mevsiminde yenik düşeceği yalnızlığıyla.

‘Umut’
(20 Mart 1997)