Güz Kumpanyası…

Gerçek şu ki ‘müziksiz hayat hatadır’ diyen ‘Nietzsche’ çok haklıydı, bu sözü söylerken.    …Ki ben müziksiz bir hayat düşünemedim hiç. Sadece notalar değil belki, evrenin o hiç durulmayan sürekliliğinin içindeki tüm sesler dâhil buna, bazen bir dalga sesinin kıyıya uzanmasındaki o derin hassasiyet, bazen bir kuşun kanat çırpmasındaki uçarı özgürlük, rüzgârın yaprakla buluşmasındaki o hırçın sevda…  Hepsi olağan bir seyir halindeyken belki çok azımız tüm bunları rutinden ayırıp her birini ayrı ayrı ve sonra bir bütün halinde duyma çabasındayız çoğu kez.

Ve bu müziğin sesinin belki de en yüksek çıktığı mevsim olmalı sonbahar…  Tabiatın ciddi bir dönüşüm için koyulduğu gerçek bir hesaplaşma. Tüm duyularımızın hissiyatıyla yaşadığımız bir şölen… Sebebi hüznü ise dünyanın anlamsız gürültüleriyle başımız bir hoş olmuşken, ani gelen bu yüksek volümün tüm kuru gürültüleri susturup dengelerimize hafiften şöyle bir dokunuşu niyetinedir.

Bu bitmeyen müzikten ilham almış ve kendi yetileriyle insanların duygularına dokunarak, varlıklarından haberdar etmenin, hızla yoğunlaşan tüketime inat üretip paylaşmanın peşinde koşan nadir  insanlar ise yaşadığımız karmaşanın içinde bir bekleme ve düşünme durağı…                                                                                                                                                                                                                                                               

Adından olsa gerek, mevsimin bu kadar içindeyken sarıydı, hüzündü, sonbahardı derken aklıma geldi ‘Güz Kumpanyası’. 2003 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Türk Halk Bilimi Topluluğu çatısı altında kurulan bir grup. Kendilerini daha detaylı tanımak isterseniz eğer : http://www.guzkumpanyasi.com/

Ve aynı isimle 2007 yılında Kalan Müzikten çıkan albümleri ‘Güz Kumpanyası’…  Klasik Türk ve Halk Müziği repertuarından oluşan eserlerin en keyifli icrası… Ne yazık ki tek albümleri, ancak albüm dışı bir dolu kayıtları da mevcut.                                                                                                             

Dinlediğim de dinlendiğim melodilerin temiz akışına kendimi kaptırıp huzurla ve içten gülümsediğimi hissettiğim çok kıymetli bir albüm. Elinizden tutmuş sizi, bir bakarsınız ege kıyılarında, dalmış gitmişsiniz mavi bir tebessümle… Sonra ufkun kızıllığı sarmış batarken güneş… ‘‘Uyudun mu ah güzel Marika’m’’ diye mırıldanırken bulursunuz kendinizi…‘Sen uyurken seni izlemek, sessiz ve sakin bir deniz gibi, uçsuz bucaksız ve mavi…’ diye gelir sonrası kendiliğinden…

Şimdiden keyifli dinlemeler efendim…

Güzü ve baharı aynı samimiyetle karşılayabilmek dileğiyle…

Sağlıcakla kalın… 

‘Öteki’

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Comments are closed.