ve her şey, her şey birbirini yer..

‘yalnızlık ..  dört yanı sen’lerle çoğul..

yalnızlık.. mutfakta biriken bardaklar..her bardakta sadece  sana ait olan.. dudak izleri..

evet.. hayatımızda mutlak olan o tek şey’lerden biri de kişinin yalnızlığı.. kendineliği…

ve sonunda inandım ki  herkes her şey  birbirini  bir süre sonra yemeye başlıyor.. 

ve mutlak son ise  yine tek başına olmak..

ZEKİ DEMİRKUBUZ; türk sinemasının en önemli bağımsızlarından biri.. filmlerini izlemek.. arka sokaklarda kir pas içinde, aciz, çaresiz, yoksul, kimsesiz yürümek..yara bere içinde kalmak.. düşüpte  kalkamamak..

ayağa kalkmak istememek.. düştüğün yerde dizlerini karnına çekerek, öylece sonsuza kadar uyumak isteği..

bu kadar kalabalık duygu içinde bir o kadar da duru bir anlatım,.

Ve filmlerindeki  kapıların gizemi.. 

Demirkubuz’un cezaevinde yazmaya başladığı ve edebiyata ilgi duyduğu dönemlerde DOSTOYEVSKY’nin  özellikle ‘SUÇ VE CEZA’nın etkisinde kaldığı,  “YAZGI” filmini ise  ALBERT CAMUS’nun ‘yabancı’sını yeniden biçimleyerek çektiği malumdur..

 En sevdiğim filmi  ise ,,,

 KADER ;  film haluk bilginer ve derya alabora’lı masumiyet’in  öncesini anlatan bir film.. masumiyet ne kadar  güçlü  ise kader filmi de  bana göre başyapıt .. masumiyetin gölgesinde kalmadan ilerleyen yolunu bulmuş bir film..

 aşkı en güzel, en rezil, en çaresiz ve en güçlü anlatan  filmlerden..
ve insanın kafasını, aklını, kalbini darmadağın eden bu sahne..

BEKİR ; “geçen gene çocuk hastaydı..ilacı bitmiş almak için dışarı çıktım..

sağa sola saldırıp nöbetçi eczane arıyoruz..
birden durup dururken içim cız etti.. bir baktım gene aynı karın ağrısı..

öyle özlemişim ki seni.. dönerken bir meyhane gördüm,

bir içeri girdiğimi hatırlıyorum bir de rakıya yumulduğumu..

arkasından en az 4 cigaralık.. sonra bi gözümü açtım karşıdan karlı dağlar geçiyor..

bir daha açtım başımda bir çocuk ‘Kalk abi’ diyor, ‘Kars’a geldik’..

otobüsten indim yürümeye başladım.. dedim allahım neredeyim ben, burası neresi?

sonra güç bela burayı buldum.. kapının önünde durup düşündüm..

dedim ‘Bekir, bu kapı ahret kapısı, bu köprü sırat köprüsü..

bu sefer de geçersen bir daha geri dönemezsin’, ‘iyi düşün’ dedim..

düşündüm, düşünüyorum, ama olmadı, dönemedim..

sonra ‘bak oğlum’ dedim kendi kendime, ‘yolu yok, çekeceksin.

isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle.

Yol belli, eğ basını, usul usul yürü şimdi’.”

Ve filmde aklımda kalan,  gonca öncel’in pansiyonda

yan odadan gelen sesi ve şarkısı…

İster kul ol ister köle..

Tüm aşklar bir gün bitecek..

 

ve her şey , her şey  birbirini yer..

‘TAFLAN’

………….

‘bizi karşıya geçir
bu bahçesi dağılmış
elmanın cinnetidir
bizi kayığına alma
senden karşıya geçir’


HAYDAR ERGÜLEN

Comments are closed.