güzeldir kadıköy..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(fotoğraf : ‘lucy in the sky’)

 

güzeldir kadıköy…

 

kaybedenler kulübü’nü seyrettim dün. film malum kadıköy’de geçiyor. kadıköy’ü iyi bilirim. lise ve ünivesite yıllarım kadıköy’de geçti. iliğime kemiğime işledi o sokaklar. kesin hücrelerimde hala vardır biraz moda rüzgarı, biraz bahariye gürültüsü, biraz sahaf kokusu.

filmi izlerken bindim bir zaman makinesine 1990’lara ışınlandım. 90’ların masumiyeti başka. yönetmen ucundan kıyısından anlatmış o hissi. şimdi içinde yaşadığımız realiteden çok farklıymış her şey. hatırlayınca şaşırıyor insan o zamanki ortamı, insan hallerini, o zamanki sevmeleri, şarkıları. her şey ne çok değişmiş. biz ne çok değişmişiz. şunun şurasında 10-15 yıl.

geçen zamanda kadıköy’le gönül değil ama fiziksel bağlarımı kopardım. topladım hayatımı “karşı”ya taşıdım.

ama ne zaman istanbul’dan darlanırım, avrupa yakasının ciddiyetinden fenalık gelir, bir vapur paklar beni. biner, iki çay içimi sürede kadıköy topraklarına ayak basarım. içimdeki 19’luk kız çocuğunun izlerini sürerim.

güzeldir kadıköy. cicidir. eski bir akrabayı ziyaret etmek gibidir. neyse. kaybedenler kulübü’nün üzerine uyuyup -nasıl bir alaka kurmalı bilinmez- rüyamda lacivert bir uzay gemisinin istanbul’a gelişine heyecanlandım. herkes kaçışırken bende düşündürücü bir “sonunda geldiler!” neşesi. sabah gözüme giren güneşle uyanıp uzaktan gelen inşaat makinesi sesini bir an olsun balıkçı teknesi “taka taka”sı da sanınca, “evet” dedim “benim biraz ev-iş çemberimin dışına çıkmam, rutini kırmam lazım.”

baktım güneş var; hatta perdeden süzüp kendini evin duvarına resimler falan çiziyor. böyle bahar gibi, yaz gibi, deniz kenarı gibi, domatesli salatalıklı kahvaltı gibi, iyot gibi, tahta masalar gibi, kedi gibi, kuş gibi bir sabah. olacak gibi değil, vapura binip bir deniz üstü havası almak, boğaz rüzgarında biraz ürpermek, çay içmek, çay içerken hayallenmek ve sonunda  kadıköy ülkesine adım atıp sokaklarında turlamak şart oldu. turladım da. hatta kadife sokak’ta bira eşliğinde mini bir aylak adam toplaşmasına bile iştirak ettim. onu da başka bir hikayede anlatırım.

‘lucy in the sky’

 

Comments are closed.