Peron 114

Ölene dek hep o noktadayım. Otobüsten indiğim tam o noktada, tam orada.
Seni terminalde bekleyen, heyecandan duvarlara yüzünü boyayan, gelen-giden yolcu kavramlarına uymayan burada ne işi olan yolcu modunda, tam bu noktada gelsende-gelmesende, sonsuzluğa neşeyle gülümsediğim tam burada.
Zaten öyle bir geliş, öyle bir boyna sarılıştan sözederdim ki bir kaç meleği tarafıma bile çekebilirdim ama değil işte. Terminalin kirli pencerelerinden yansıyan güneş öylece yüzümde damıtılıyordu ve söze hiç hacet yoktu.

Burada olacağım 114.ncü peronda. Ben ölene dek anlamayacak beni getiren otobüs nasıl bir belaya bulaştığını. Ben ölene dek anlamayacak insanlar burada ne beklediğimi. Yüzyılda bir “Metrodayım geliyorum” diye mesaj göndererek seninle metreleri, saniyeleri saymamı sağlayacaksın. Sonra bitecek senin için, boşluğuma gelecek ilkini tekrar eden ve aynı tadı veremeyen tüm sarılışların, ve hiç bana denk gelemeyeceksin. Seyretmek yandaşlarına katılacağım uzak bir köşeden, birbirlerine tüm ardlarını “o an için” sonsuza dek açan iki haylaz boynu, saçları, dudakları, kolları, ağırlıkları.. Sonra elele uzaklaşacağız sahneden, beni oracıkta bırakarak. Tersinden girdiğimiz ve çarpmak üzereyken kendimize geldiğimiz fotoselli kapı neşe içinde bizi “düşe” uğurlamak için orada olacak hep..

Mevsimler, insanlar, otobüsler doldur boşalt yaparak geçecek üzerimden. Bazen gelen-giden yolcuların olacak uğrayacaksın buraya, eski bizi göreceksin, bir damla düşecek Sur’a, İsrafil’in sol gözünden..

Kusursuz bir vuslat sahnesi tasarlamamıştık zaten, çift dingilli otobüsünü perona çekip halasının oğlunun getirdiği çakma havan purosunu yakan, terminalin sığacağı kadar geniş göbeğini sağ eliyle altından destekleyen otobüs şoförüne. Yine de keyif aldığını hissettiriyordu bıyıklarının burgusundan sarkan iğrenç gülüşü. Belki de sadece sarılışın kısmına takılı kalmıştı, bilemiyorum; ama heyecandan sırtından çıkmaya ramak kalan kalbini iki kolumla kapattığımı anımsıyorum silik silik..Ama yerimde olmak için notere gidip ruhunun satışını bana verebilecek rızada bakıyordu güzelliğine, farkında değildin.. Öyle ki içinde kalan son çocukta uçurumundan düşürdü elindeki elma şekerini, o an yapayalın kaldı dudakları arasında purosu, sandım ki..

Bugün ve her gün orada olacağım sevgili.
Şimdi kalk ve oraya git sen de.
Topla 114.ncü peronda biz kokan tüm cesetleri..

 
DÜŞSEL

Comments are closed.