Sıradan Bir Haftasonu

o7.o1.2o12

Dün saat 16:oo ya kadar evde pinekledim, üstelik günlerden cumartesiydi. Uzun zamandır plansız şekilde dışarı çıkmadığımdan, bu atalet zincirini kırmak için, önce kediyle köpeğimin mamalarını ve sularını koydum ve harekete geçtim. Kendimi dışarı attım. Önce yazdığım dergileri almak için mephisto ve alkım’a gittim. Sonrasında dergileri bulamadan çıkmak yerine bir kitap alayım bari ve bu hediye olsun diyerek baka baka rafları geçtim. Kitap kokusu ayrı bi’şey kardeşim, bunu bir kez daha anlayarak vurdum barlar sokağına. Kitabı hediye edeceğim adamın yanına doğru yollandım. Hem uzun zamandır görüşmüyor oluşum hem de mesaj ve mail harici irtibat kuramadığım için. Çat kapı gittim. Bir baktım şehirlerin zırhlı kanaryası Blackhawk saçlarını kestirmiş, dişinden musdarip şarabını ilaç gibi kullanıyordu. Crockett sıcak, tavşanlı biraları zulasından birbir patlattı. Bense işi biraz daha ileri götürerek çerez tabağının marifetiyle o tavşan yaptığımız bira kapağının maymun da olabileceğini üçüncü biradan sonra anladım. iki parmak hareketiyle kıvırıp bükmeyle kapağı maymun ettim ve bak dedim Crockett’e bundan maymun da oluyor…

o8.o1.2o12

Normal olarak dün geçirdiğim güzel bir günün ardından bugünün de öyle olacağını tahmin ediyordum. Hiç olur mu öyle şey, saçmalamışım. Sabahın köründe birayla buluşmamı sağlayan başkalarına göre mucizevi hatta hiç olmayacak işler beni buldu ki, bana göre artık çerez mahiyetinde şeylerdi bunlar. Neyse oturdum yine zavallı biralara.. Onlar bana üzüldü, ben onların bana iyi niyetle bakmalarına… Zaman dedim ulan kimin kölesi… Saçmalamak denilen şey sadece Madruk’a ait bir olgu değil aynı zamanda bizim içinde gerekli bir hadise… Kızmayalım dedim, kendi kendime, başka birine hem niye kızılır ki diye düşündüm. Düşündüm diyorum ama ben pek düşünme işini beceremiyorum. Aslında beceremiyorum dediğim şeylerde ustalaşmadığım için çırak gibi görüyorum kendimi, neyse düşündüm.

Düşüncelerim; bu dedim kendi kendime insan icadıdır. Elbette satılmadığı sürece bir boka yaramıyor. Hem satamadığı düşüncenin us’unu kesen bir kapitalizm var. “Yok diyenin alnını karışlarım o ayrı yazılsın.”

Düşündüm ki, insanlar çok fazla hayvanlıktan hoşlanıyor, naziklik onların kafalarını okşayıp mamalarını vermekle alakalı bir şey olabilir.

Düşündüm ki, yanlış düşünüyorsun, düştüğün yanlışlık bir yalnızlıkta olabilir.

Düşündüm ki, bu düşünce seni ufak ufak deliliğe götürüyor. Hem Blackhawk’ın başı ağrıyor diye senden ağrı kesici yerine anti-deprasan istemesinin nedenini doğruluyor düşünmen!

Düşündüm ki, deliler dahil herkes korkuyor delilerden. Sözü bile var deli deliyi görünce sopasını…

Düşündüm ki, on parmak klavye biliyorsun ve bundan sonraki hayatını klavyeyle kazanacaksın, yok yani Arif Susam’dan bir farkın.

Zoraki düşündüm işte hiç düşünmek aklımda yokken.

Öyle…

‘Papyrus’

Comments are closed.