Gel öldür beni,
sakalımdan sakındığında ay ışığı
usulca titrediğinde su,
usulca düşer gibi damla, suya
usulca al canımı, aksın ayışığı
kan,
su..
Gel öldür beni,
nilüfer yapraklarından örülü kefenimi
arka cebimde bulabilirsin sonra
birkaça katlı.
Sar birkaç katlı
bekleme
ya üşürüm
ya da kokar sensizliğim;
ama şu an öldüreceksen
hangisi olacak emin değilim..
Gel öldür beni,
Gün doğarken henüz,
hemen önce ilk sigaramdan
hemen önce düşmeden aklıma
çünkü zor olur
kendi kendini sökmen
pencere yansımalarından.
Gel öldür beni,
kızıl çıkarıyor kalbim
ama sadece birkaç teldi çaldığım
ne bileyim,
bulaşıcıymış saçların,
ağrılıymış kalabalığın.
Gel öldür beni,
Buğulanıyor yüzleri aynaların
garip bakıyor yüzüme insanlar
garip davranıyor arkadaşlarım
şekerin tadı kaçık
biber merhametli.
Sensizlik çöktü mideme
anti-asitlerle idare ediyorum
nötralize etmeye çabalıyorum seni,
çok fazla karbonat tüketiyorum..
Gel öldür beni,
yalnızlığımın altında.
Sen olmasan zaten yalnız kalamayacağım.
Sadece gölgesi olayım,
gölgesi olmayan güzelliğinin;
başka bir şey, inan istemiyorum..
‘Düşsel’