filmler arasında…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

morfin , alekxey balabanov imzalı 2008 yapımı bir film. filmde 1917’lerde bir kasabada doktorluk yapmaya çalışan ve iyi de başaran michail alexiyevic polykakov’un difteri aşısı sonrası gelişen yan etkiyi iyileştirmek için yaptığı morfine  bağımlı hale gelişiyle süregiden olaylar anlatılmakta. 1. dünya savaşı döneminde insanların morfinin gramı üzerinden yaptıkları kavga da ilgi çekici.  özellikle bir hekim olarak ilgimi çeken film taşrada mesleğini icra eden meslektaşlarımı da (kendim de 2 yıldan uzun süre bulundum) aklıma getirdi.

morfin’de leonid bıchevın tarafından canlandırılan doktor karakteri aslında o dönemde insanların yokluk ortamında ne kadar başarılı olduklarını da gösteriyor.  ancak filmde can alıcı olan, morfinin “kutsal su” modeli vazgeçilemez, kaybedilemez, uğruna adam öldürülebilir “kral”lığının çok güzel bir şekilde işlenmiş olması. freud’un kokainle olan çalışmaları ve insanların serbest olarak kokaini kullandıkları ve tanrı olarak gördükleri  1884’lerin  geçilerek  narkotiklerin yasaklandığı ilk dönemleri çok iyi anlatmış. tabii ki söz konusu senaryonun kaynağı olan büyük yazar bulgakov ‘un kayıt ve günlüklerini de unutmamak lazım…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

bu arada ‘amarcord’un ikinci yarısını da izleyip filmi tamamladım ve aziz  fellini’nin  müridi olmak gerektiğine kanaat getirdim. yav tabi sinema apayrı bir dünya”  diyen tırnak işareti öncesi dingillere cevap olarak ben ömür boyu fellini dünyasında balon gibi yaşardım demek isterim.

yav nasıl bir iç dünya öngörüsü bu…

adam ufkun sınırsız  kilometrelerce  üzerinde gezmekte….

bu arada nills peter ile karşılaşmakta crockett hazretleri ve  o’nun elini tutarak  “sen bir aşk’sın” deyip birlikte hayal olmakta ufka… demek isterim tabi. 

ulan bu ne ya … ürya mıdır nedir?  … nassı yani ben bedenimden mi ayrıldım.  yok la.. nası yani . nası la.. la .la. la. angaralı nassı da ölmez addam gibi. hatlar karıştı pardon. ne behzat ç’si lan… ve bitiş. 

‘amarcord’un ve tüm dünyanın tüm  negatif eleştirmenlerine bu saptamayı adamak için bu yazıyı tuşladım.

tabii ki tarihimizin en büyük şahidi crockett olaraktan her tür negatif eleştiriye aynı ölçüde cevap vermek üzere dünyada alternatif  film yapabildiğini ya da yapabileceğini iddiaedenşahsiyetin  ayaklarından öpeyim. ama bu “film” olsun.  yani fellini ustayı değerlendirdikleri ufukta bir film olsun ki tohumlarımıza doğru bin yıllarca yaşasın.

‘Fran(sı)z’

Comments are closed.