acının bedeli…

‘yazacağım ama korkuyorum…
günlerdir, yine o aptal düğümün içindeyim…
sıkıldım kendimden, çok sıkıldım…
kalbimden ve belleğimden nefret ediyorum…
seni hayatımdan süzdüğümü düşündüğüm anda tekrar boğazımı sıkan dar boğazlı kazak oluyorsun…
ve benim ters dönmüş kaplumbağalardan farkım kalmıyor böle zamanlarda…
aptallık bu ya, hala inanamadığımdan BİTİŞİME, yazdıklarını okudum, yine, yeniden…
içim nasıl kırık dökük bilemezsin..
yüzümdeki keder gölgesi aralık ayında attığın maili okuduğum andaki gölgeyle aynı şimdi…
bir de salak bir gülümseyiş var işte…
hani sürekli oyundan çıkarılan, azarlanan, istenmeyen ama yine oyuna çağırsalar diye bekleyen çocuğun arsız, şaşkın gülümseyişi gibi…
ne büyük aşkmış ya, ne büyük…
kendi yazdıklarımı da okudum, kendime kullandığım sözleri duysan kulakların çok acırdı…
ne trajik sevmişim seni…
sense bende sevdiğin, aşık olduğun her halimi; düşüşe başladığında, işe yaramaz bulmuş, hasta ruhlu saymışsın…
sen hep kendi hayatını yaşamışsın, bense bunca yıl biriktirmiş olduğum tüm sevgiyi, ÜSTÜME basa basa sana vermişim, ve sen oburca kemirmişsin beni…
en son attığın; hani yaşattığım güzel anlar adına vedayı hak ettiğimi düşündüğün mailin var ya…
mesleğini bırakmalısın diye düşündürdü… bu meslekte bu umursamazlığın… çok acıklıydı çok…

ama daha da acıklısı mailin sonuna iliştirdiğin zoraki umursar tavrındı…

belki de dünya gidişatının kurbanlarındansın, belki de sahiden bencilin birisin…

ama o göğsündeki sıcaklığı nasıl gerçek yaptın?

peki ya nasıl oluyordu da süt dişin bile gülümsüyordu?

ya gözlerin?

arzuyla, tüm kuralların içinden kaçıp nasıl öyle bakıp uyuşturuyordu beni?

ya sözler?

o hızla geçip giden sözler?

yaşamla ölüm çelişkisi gibi, bıraktığın tüm çelişkiler..!

birazcık eğlendin işte.. evet, evet birazcık eğlendin!

benimse hala bir ağırlığım yok, bazen kafamı çizgi film kalitesinde burkup kopartmak

istediğim bile oluyor… ve sıkıldım biliyor musun? vaktin bu hep efkar halinden sıkıldım…

geçen gün ne yaptım biliyor musun sevgili ecelim?

sırf ömründen bir dakikaya tanık olmak için, arkadaşın birine seni arattım…

tam 12 dakika senle konuştu… ve ben köklerimi dahi yok etmene rağmen, o 12 dakika için

tanrı’ya şükrettim…

‘ne güzel ya şu an onun ne konuştuğunu, ne yaptığını biliyorum’ diye diye sevindim.

çok mutlu ol çok…

sindiremediğim bu acının bedeli… sadece mutluluğun olsun…

yoksa hakkımı helal etmem….’

‘BULUT’

Comments are closed.