‘insansız anı yoktur. var mıdır ?’

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

‘insansız anı yoktur. var mıdır ?’

‘hafifçe ısırılmış bir elmanın dilimindeyim,
elmanın kokusundayım
anısındayım-kimbilir kimin-
anılarda görünür,düşlerde görünmez insan
düşlerde görünen anlamlardır
özelliklerdir birde belli belirsiz..
ve İNSANSIZ ANI YOKTUR.VAR MIDIR?’
Edip CANSEVER
 
şehir gri bu sabah. seçeneksiz bir istikamette ilerleyip, o ufak penceresinden gölgeli dağları, uçakları, durakta bekleyen hep aynı durgun yüzleri, deliliğine hep imrendiğim mahallenin karanfil çocuğunu izleyebildiğim servisim yerine uzun yolculuklar çeker beni….
düşüncesi bile öyle özgür hissettirir ki , uçurtma kıvamına gelir yüreğim…
en nihayetinde servis köşeyi dönüpte yokuşu görünce, farkına varırım zorunluluklarımın, onay alarak yaşadığım daracık hayatımın…
ve… uçurtma tellere takılır…
bazen örümcek ağına çivilenmiş sinekler gibi kıpırtısız, edilgen hissediyorum kendimi , ”amaaan hadi yiyceksen ye be örümcek kardeş der ”gibi…
hani güzel havaları taaa kanımızın kırmızısında hissettiğimiz zamanlar var ya , imkansızlık nedir bilmediğimiz zamanlar , çok özlüyorum o zamanları…
gün be gün giderken bu hayattan , gözümün arkada kalmasından ne çok korkar oldum…
daha yapmam gereken çok şey var oysa… görmem gereken yüzler , köyler , filmler var…
hışırtısını dinlemem gereken kavak ağaçları , hiç tanımadığım insan sesleri ve şarkılar var ,
çok hikayeler var çok…
yaşamam , anlatmam gereken , bir fotoğraf çerçevesinde sıkışıp kalmayacak hikayeler…
keşke iki vardiya olsa hayat , sabah fanusumuzda , gece ise gökyüzümüzde yaşasak…
fanusumuza sığdıramadığımız, korktuğumuz, acaba yaşam dekorumuzu bozar mı dediğimiz her şeyi ikinci vardiyada ruhumuzun dizgini olmadan yaşayabilsek…
sahte ve kısır bağlılıklardan anda olsa uzaklaşmak fikri nasılda hafifletti şimdi beni , hava griydi , canım deniz çekti , çay çekti.. e birde ‘ah bu şarkıların gözü kör olsun’ dedirtecek bir şarkıda çarpınca göğüs kafesime…
önce şairin dizeleri süzüldü , hiç acelesiz zeybek gibi  kondu  aklıma , sonra da insanlı anılar….
yavaşlamalı , biraz burada kalmalı….
nede olsa artık bozbulanık suyu olan fanusumuzdan çıkamaz olduk , anılara bulanamaz  olduk…
onu da bırak ruhunun seyyah olmaya çok ta elverişli olduğu bir sabah deniz kenarına bile gidemez olduk…
gülüşünüzle… ve gökyüzünüzle kalın…

‘BULUT’

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Comments are closed.