Mihail Yuryeviç Lermontov

Mihail Yuryeviç Lermontov

1814 yılında İskoç asıllı ve varlıklı bir ailenin çocuğu olarak Moskova’da dünyaya gelen ve 1841 yılında tıpkı (şiiriyle eleştirdiği) puşkin’in düelloda öldürülmesi gibi kralcı bir Fransız subayıyla yaptığı düello sonucunda yaşamını yitirmiştir.

Göze çarpan temaları, yalnızlık, insan ilişkilerindeki değer yargılarının değişimi, içinde yaşanılan toplumun insanın iç dünyasına yansımalarıdır. Lermontov bunu şöyle dile getirir: “…Ruhumu toplum bozmuş, kafam endişeli, kalbim hiç doymak bilmiyor; hiçbir şey beni avutmuyor; kedere de zevke de alıştığım kadar çabucak alışıyorum. Bu yüzden hayatım günden güne anlamsızlaşıyor; benim için bir tek çare kalıyor: seyahat etmek.”

“Belki yarın ölürüm! Böylece beni yeryüzünde tamamen anlayan tek bir yaratık kalmaz.”

“Hiçbir zaman sırlarımı kendim açmam, isterim ki onları tahmin etsinler, çünkü böylelikle her zaman durum gereği onları inkar edebilirim.”

“Benim aşkım hiç kimseyi mutlu etmedi, çünkü sevdiklerime karşı hiçbir fedakarlıkta bulunmadım: kendim için, kendi zevkim için sevdim, onların duygularını,güzelliklerini,sevinç ve kederlerini büyük bir hırsla yutarken,ancak kalbimin garip ihtiyacını tatmin ediyordum,hiçbir zaman doymak bilmedim.”

Kısaca şunu söyleyebiliriz ki, Lermontov birinci tekil şahıs üzerinden hem kendi iç dünyasını hem doğup büyüdüğü Rus toplumunu hem sonrasında bulunduğu Kafkas toplumunu ve bu toplumların oluşturduğu insan karakterlerini, ilişkilerini, yaşayışlarını eleştirel bir bakış açısıyla başarılı biçimde dile getirir. Hala güncelliğini koruyan bir karakter yaratması da Lermontov’un Rus Edebiyatı’ndaki önemini daha iyi anlamamızı sağlar.

HAYIR BÖYLE TUTKUYLA SEVDİĞİM SEN DEĞİLSİN

Hayır böyle tutkuyla sevdiğim sen değilsin
Güzelliğinin parıltısı etkilemiyor beni.
Sende, geçmiş yılların acılarını seviyorum
Ve yıkılıp giden gençliğimi.

Sana baktığımda kimi zaman,
Dalıp gittiğimde gözlerine,
Gizemli bir konuşmaya dalmışımdır,
Seninle değil ama, yüreğimle.

Konuştuğum, sevgilisidir genç günlerimin,
Başka çizgileri arıyorum seninkilerde…
Çoktan susmuş dudakları, canlı dudaklarında senin,
Sönmüş gözlerin ateşini, senin gözlerinde…

LERMONTOV

Türkçesi: ATAOL BEHRAMOĞLU

“puşkin’in ölümü üzerine”

Şairin Ölümü

“…Ve sizler, kibirli çocukları
bilinen alçaklıkla ün salmış ataların!
Köle topuklarıyla çiğneyen yıkıntılarını
bahtın oyunuyla incinmiş soyların!
Özgürlük, defa ve şan cellatları!
Tahtın yanındaki açgözü yığın!
Susturun gerçeği ve yargıyı
gizlenin örtüsü altına yaslanın!
Fakat ey ahlaksızlar, tanrısal bir yargı
ve müthiş bir yargıç bekliyor sizleri!
O’nu kandıramaz altın şıkırtısı
O bilir önceden her şeyi.
O zaman boşa gidecek ama
kötülemeler, basvuracağınız!
Ve tüm kara kanınızla, şairin
haklı kanını yıkayamayacaksınız!..”

LERMONTOV

Yalnızlık

Ne denli ürkünç, sürüklemek tek başına
Yaşamın ağır zincirlerini;
Neşe paylaşmaya hazır herkes,
Kimse paylaşmak istemez kederi.
Yalnızım burada göklerin çarı gibi;
Acılar yığılı yüreğimde,
Boyun eğerek yılların kadere,
Görüyorum, bir düş gibi geçişin.
Fakat yeniden geliyor yıllar;
Parıldayarak eski hayallerle;
Yalnız bir tabut görüyorum bekleyen
Öyleyse artık yaşamak neden?
Hiç kimse üzülmeyecek
Ve, eminim ki insanlar
Doğumumdan daha çok
Ölümüme sevinecek.

LERMONTOV

not: benim içinse lermontov lisede dolabıma astığım bir poster ve yalnızlık şiiridir..

eyvallah.

‘TERS’

Comments are closed.