UNTHINKABLE..

UNTHINKABLE..

 

kısa sürede bir klasik haline gelen behzat ç. dışında  son zamanlarda o kadar yoğun bir film trafiğine de maruz kaldım ki.. hangi birisini yazayım şaşırıyorum.. birbirinden ilginç ve güzel filmlerin yanı sıra birbirinden kötü filmlerde izledim.. tekrar izleme gereği ya da isteği duyduğum filmler de oldu.. umarım hepinizle kısa aralıklarla paylaşabilirim bu filmlerin bir kısmını..

bugün paylaşmak istediğim bir holywood yapımı ‘unthinkable’ adlı film.. filmin yönetmeni gregor jordan.. başrollerde ise tiyatro kökenli usta oyuncu samuel l. jackson var.. cari-anne moss ve michael sheen’in performansları da üst düzeyde..

filmin konusu ise 11 eylül saldırılarından sonra holywood’un da kurtarıcısı olan ve ırkçılık ve faşizm kokan ‘müslüman terörist’ hikayelerinden birisi.. ha bu cümlem üzerine ‘yine mi diyerek’ filmi izlemekten vazgeçebilirsiniz.. fakat bence midenize güveniyorsanız izlemeniz gereken bir film diyorum sizlere.. çünkü burada ‘müslüman teöristler’ martavalı bir üst seviyeye çıkarılarak ‘müslüman bir teröristin’ saldırısına karşı ‘ülken için en fazla , en ileri derecede neler yapabilirsine’ kadar vardırıyor film.. neler mi mesela : ‘çocuk katili olabilir misin , masum sivillerin katili olabilir misin , işkence yapabilir misin ülken için..’

filmde iyi karakterler işin ilginç yanı fbı ve cıa ajanları.. askerler bile masum.. sadece ülkesini çok seven bir işkence uygulayıcısı sorgucu : samuel l. jackson var filmde.. o da filmde o kadar şeker ve cici ki filmi izleyen mesela dünyadan bihaber amerikalı insanların büyük kısmı sempatiyle ve destekleyerek filmi izlemişlerdir..

üç amerikan şehrine sonradan müslüman olmuş amerikan vatandaşı bir eski asker tarafından üç nükleer bomba konuyor.. koca koca bombaları bu adam nasıl yapmış ya da nereden bulmuş senaryodan tam anlayamıyoruz.. kendisi eski bir bomba uzmanı emekli bir asker , bir yerlerden kelepir nükleer hammadde eline geçiyor ve bu bombaları yoktan var ediyor neredeyse..

ha bu arada sonradan müslüman olan terörist karakter amerikan vatandaşı bir zenci değil.. filmin yıktığı tek klişe bu.. kötüler hep zenci olur ya bu sefer hadi hadi demişler beyaz olsun.. neyse bu ‘sonradan müslüman teröriste’ yardım edenler de yok film boyunca.. sorguya getirilen sadece kendi ailesi.. tabi buralar önemli değil filmi yapanlar için , buraları kendiniz doldurabilirsiniz..

filmdeki bu terörist karakter bombaları koyduktan sonra videolar yapıp sağa sola yolluyor arkasından da kendisini yakalatıyor..

filmimiz de buradan sonra başlıyor aslında.. yakalanan bu teröristi micheal sheen canlandırıyor.. gerçekten üstün bir performansla bu karakteri canlandırıyor.. önce midenizi kaldıracak ön giriş işkence sahneleri var filmde , sonrasında sahte pazarlıklar başlıyor teröristle bombaların yerini söylemesi için.. teröristin koşulları oldukça anlamlı ‘abd , müslüman ülkelerdeki hegemonyasını sonlandıracak ,  bu ülkelerdeki ekonomik gücünü ve askeri gücünü geri çekecek..’ bu kadar net bir talep.. ancak pazarlık dahi söz konusu olmuyor.. işkencelerin ardı arkası kesilmiyor.. samuel l. jackson’ın işkencecilikte ki performansı çok şaşırtıcı , canlandırdığı karakterin ülkesi için yapamayacağı şey yok.. izlerken kanınız donacak..

filmin sorgulattığı , insanları yönlendirdiği nokta da burada başlıyor işte , üç bomba patlayacak , üç şehir yok olacak , milyonlarca insan ölecek , bunları önlemek için sen neler yapabilirsin.. film dönüp dolaştırıyor gerilimi yükselttiriyor ve düğümü bu noktada kilitliyor.. gel de çık işin içinden.. normal bir amerikan vatandaşı yaklaşık on yıldır yaşatıldıkları paranoya ortamında sizce nasıl hareket eder..  bir teröristten bombaları nereye sakladığına dair bilgi almak için işkence tipi sorgulama yöntemleri kabul edilebilir mi.. milyonların hayatı söz konusu olduğunda insanlık dışı yöntemlere başvurmak ne kadar doğru..  savaşta ne kadar ileri gidilebilinir.. işte bu yönüyle ilginç bir film.. bu filmi sanırım beş altı kere izledim.. her izleyişimde yanımda başka birisi vardı.. yanımda filmi izleyenlerin tepkilerine baktım ve sinemanın nasıl bir yönlendirme , ikna etme aygıtı olabileceğini bir kez daha gözlerimle gördüm , korktum..

ha bu filmi izleyip tam tersi şeyler söyleyen , yazan arkadaşlar da gördüm internette ve sinema dergilerinde..

tavsiyem sinirlerinize ve midenize hakim olarak bu filmi izlemeniz ve dünyanın öbür ucundaki amerika’daki insanların başka dilden , dinden , ırktan insanlara karşı nasıl bir paranoyayla , korkuyla yönlendirilip kandırıldıklarını görmeniz..

tüm ırkçı , şoven , emperyalist  propagandalara rağmen kardeşlik şiarını yılmadan seslendiren tüm dostların gülüşü daim olsun.. 

Crockett..

Comments are closed.